TÜRKİYE & AZERBAYCAN Dergilerimiz Röportajlar Makaleler Diaspora Sosyal Medya İnfografik Makale Çağrısı Hakkımızda İletişim
İKİNCİ YIL DÖNÜMÜNDE KARABAĞ ZAFERİ VE KARABAĞ’IN TARİHİ | Türkiye Azerbaycan Dergisi

İKİNCİ YIL DÖNÜMÜNDE KARABAĞ ZAFERİ VE KARABAĞ’IN TARİHİ

Karabağ bölgesi, Azerbaycan’ın stratejik açıdan çok önemli bir bölgesidir. Bu bölge, Azerbaycan’ın toprak bütünlüğünü ve ulusal egemenliğini tehdit eden bir işgale maruz kalmıştır. Bu nedenle, Karabağ bölgesinin kurtarılması ve Azerbaycan’ın toprak bütünlüğünün sağlanması, Azerbaycan için önemli bir stratejik hedef olmuştur.

Karabağ bölgesi aynı zamanda enerji kaynakları açısından da önemlidir. Bu bölgede bulunan yeraltı kaynakları, Azerbaycan’ın enerji ihtiyacını karşılamada önemli bir rol oynamaktadır. Bu nedenle, Karabağ bölgesinin Azerbaycan’ın eline geçmesi, ülkenin enerji kaynaklarını kontrol edebilmesini de sağlamıştır.

 

Karabağ’ın Kısa Tarihi 

Karabağ bölgesi Selçuklu Devletinden bu yana Türk toprakları olarak var olmuştur. Tarihte kurulan Karabağ Hanlığı bir Türk Hanlığıdır. Aynı zamanda bu bölgenin stratejik önemi nedeniyle Rusya ve Ermenistan tarafından bölge üzerinde pek fazla planlar yapılmıştır. Karabağ sorunun tarihine bakıldığında günümüzün sorunu değil 100 yıl öncesinde yapılan plan ve sözlü anlaşmanın neticesinde ortaya çıktığı görülür. Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB) öncesi dönemde İran’da hayatını sürdüren Ermenilerin, Rusların baskısı ile Karabağ’a getirildikleri bilinmektedir. 1918-1920 yılları arasında varlığını ortaya koymuş olan Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti’nin sınırları içinde bulunan Karabağ aslen bir Türk şehri olmasına rağmen bölgede Azerbaycan Türklerine acımasızca uygulanan zorla göç ettirme politikaları sebebiyle Ermeni nüfusu bölgede bilinçli bir şekilde artırılmıştır. Hatta 1921 yıllında ‘Kafkas Bürosu’ Karabağ’ın Ermenilere ait olduğu ve kendilerine verilmesi gerektiğini savunmuştur. 1923 yılında ise Karabağ, SSCB’nin diretmesi ile özerk bölge statüsüne getirilmiştir. Sovyetlerin son dönemlerine tekrar gelindiğinde görülmektedir ki Karabağ’da Ermeniler mevcut siyasi karışıklıktan istifade edip Karabağ’ı kendi sınırlarına dahil etmek için bir komite kurmuş ve hem silahlı hem de siyasi çalışmalar yapmışlardır.

Karabağ’da Kurulan Ermeni ve Rus Planları Nelerdir? 

İlk olarak Bolşeviklerin iktidara geldiği dönemde; Bolşevikler, Karabağ’ı Ermeniler ile pazarlık konusu haline getirmiştir. Ermenilerin desteğini almak karşılığında Karabağ’ın Ermenistan sınırları içerisine dahil edilmesinin destekçisi olacaklarını beyan etmişlerdir. Görüldüğü üzere verilen söz tam da çöküş zamanında tekrar dillendirilecektir. Öncelik[1]le bu fikri Ermeni lobisinin yoğun çalışmalarının bulunduğu Fransa’da dillendiren kişi Gorbaçov’un danışmanı olmuştur.

Tarih boyunca Rusya ve sonradan Ermenistan Azerbaycan Türklerinin bölgedeki gücünü kırmak için çabalamış ancak başarılı olmamıştır. Rusya’nın Gülistan anlaşması ile ya da SSCB döneminde yaptıkları ile ve en acılarından biri Bakü katliamı ile stratejisi açık haldedir. Ermenistan’ın işgalci tavrı ve kurduğu Rus destekli çeteler ile yaptığı eylemler onu haydut devlet statüsüne getirmiştir.

 

1980’li Yıllarda Karabağ’daki Göç ve Asimilasyon

1985 sonrası dönemde Ermeni lobileri ve Ermeni devletinin çeşitli işgal, sürgün ve haydutluk faaliyetleri başlamıştır. Ermenistan’da yaşayan 300.000’e yakın Azerbaycan Türküne çeteler tarafından çeşitli saldırılar düzenlenmiş, bölgeden gitmeleri için evleri yakılmış, işsiz bırakılmış hatta öldürülmüşlerdir. Bu sırada Karabağ meselesi de daha çok alevlenmiştir. Azerbaycan Türklerine tüm bunlar yaşanırken sokak gösterileri düzenlemeye başlamış ve bağımsızlık yönünde kuvvetli toplantılara ve protestolara yönelmiştir. Ermenilerin silahlı çeteler kurma sureti ile giriştikleri çatışmalarda, Karabağ’da bulunan Türkleri göç ettirmek için silaha başvurmaları, Azerbaycan Türklerinin karşı koymak için silahlanmasını ve örgütlenmesini destekleyen bir süreç doğurmuştur. Bağımsızlığa giden süreçte Azerbaycan bağımsızlık vurgusunun artması ve milliyetçi söylemlerin benimsenmesi öne çıkarmıştır. Halk ayaklanmalarında özellikle Karabağ konusunun halk nezdinde tepki çektiği ortaya çıkmaktadır. Ermeniler, 1988 yılında Karabağ’ın Ermenistan’a bağlanması için Sovyetlere ısrar etse de Azerbaycan’daki tepkinin artmasını istemeyen Sovyetler bu ısrara sıcak bakmamıştır.

 

Bağımsızlığa Giden Süreçte Karabağ

Bu dönemde neredeyse 60 küsur yıllık bir devir kapanacak ve Azerbaycan’da rüzgâr milliyetçilerden yana esecektir. Bağımsızlık mücadelesinde halk, kurulan teşkilatları yalnız bırakmayacaktır. Azerbaycan Komünist Partisi kendi otoritesini sarsacak olan bu girişimlerden rahatsız olacak ve çeşitli yollarla bağımsızlık için mücadele etmek isteyen ve Sovyet yönetiminden Azerbaycan’ın hakkını almak isteyen ve Karabağ’da yaşanan Ermeni baskısına direnmek isteyen aydınları bastırmak için çeşitli yollara başvuracaktır. Karabağ meselesini karıştıran hem Çarlık hem de Sovyet yönetimi bu meseleyi çözemeden dağılmış, dağıldıktan sonra Karabağ iki devlet arasında savaş alanı haline gelmiş ve çözülemeyen çatışma alanı olarak Karabağ Zaferi’ne kadar sorunlar devam etmiştir. Ruslar maalesef sürgün ve zorunlu göç konularından Türk dünyasında adeta uzmanlaşmıştır. Karabağ gibi birçok Türk bölgesinin şehrinin doğal nüfusunu bozacak girişimlerde bulunmuştur. Hala daha birçok bölgede yerinden edilen Türkler bunun acısını yaşamaktadır.

 

Azerbaycan Halk Gösterileri

Azerbaycan’da tepkiler ilk olarak bahsettiğimiz üzere meydan gösterileri ile başlamıştır. 12 Şubat 1988 yılında Karabağ’a bağlı olan Hankendi civarında halk sokağa inmiştir. Böylelikle zamanla bağımsızlığa götürecek olan halk gösterileri ve protestolarının fitili ateşlenmiştir. Bu gösterilerin ardından Ermeniler ile çatışmalar şehirde kendini göstermiştir. Sovyet rejimi, Azerbaycan’dan daha fazla tepki almamak için Ermenilerin bu dönemde gerçekleşen Karabağ’ı Ermeni sınırına alma isteklerine olumsuz yanıt vermiş, destek olmamıştır. Azerbaycan’da halk ciddi bir direniş göstermiş, Karabağ konusunda oldukça hassas davranmıştır. 15 Kasım ile 5 Aralık tarihleri arasında Azerbaycan’da gösteriler artmış ‘Yaşasın Bağımsız Azerbaycan’, ‘Yaşasın Birleşik Azerbaycan’, ‘Türk Milletine Aşk Olsun’ sloganları atılmıştır.

Tutuklanmalar ve Göz Altları

 

Yukarıda bahsettiğimiz 5 Aralık tarihinde gerçekleşmiş olan Meydan Gösterileri sırasında konuşma yapan aydınlardan Ebulfez Elçibey ve Nemet Penehov konuşmalarından dolayı göz altına alınmıştır. Daha sonrasından ise zaten süreçten bir hayli rahatsız olması ile Moskova yönetimi baskıyı artıracaktır. Hatta sadece Halk Cephesine karşı bir baskı değil olağanüstü hâl ilan ederek varlığını her yerde hissettirecektir. Bu süreçte Azerbaycan Bağımsızlık Hareketlerinin Elçibey göz altından çıkana kadar ve olağanüstü hâl kalkana kadar sekteye uğradığı görülmektedir. Daha sonrasında ise Azerbaycan Halk Cephesi kaldığı yerden daha büyük bir azimle bağımsızlık için çalışmalara devam edecek ve Karabağ konusunda kararlığını her yede dile getirecektir. Bu dönemde çeşitli planlar üretilmekte ve toplantılarda sürekli siyasi tartışmalar yaşanmaktadır. 5 Ekim 1988 tarihinde Azerbaycan Halk Cephesi artık resmi olarak kurulmuştur. Ancak bir süre sonra parti içinde fikir ayrılıkları meydana gelecektir. Bu fikir ayrılıkları liberal ve radikal görüşlerin sahiplerinin partiyi iki gruba bölmesine sebep olacak hatta Bakü katliamına kadar giden süreçte önemli yer edinecektir. Radikaller olarak adlandırılan gruba göre daha hızlı ve sert kararlar alarak Ermenilerden Karabağ’ı kurtarmak bunun için halkı ayaklandırmak gerekiyordu. Ancak liberaller bunun sonucunda çatışmaların çok kan götürmesinden çekiniyor ve daha sağlıklı adımlar ile ilerlenmesini savunuyordu.

Bakü Katliamına Giden Süreç

Bu sırada ilginç başka olaylar gelişmiştir. AHC içerisinde çekişmelere yaşanırken bir yandan da ‘Azerbaycan Komünist partisi birinci sekreteri Verizov 15 Ocak’ta Bakü’de yaptığı bir konuşmada halkı Ermenilere karşı oluşturulmak istenen gönüllü birliklere katılmaya ve silahlanmaya çağırıyor ve diğer parti yetkililerinde bunu sık sık dile getiriyorlardı.’ (Cafersoy, s.22) Süreç bu şekilde işlerken halk galeyana gelmiş ve 13 Ocak’ta Ermeniler karşı sokaklara inmişlerdir. Her ne kadar Azadlıq Gazetesi Sovyetlerin Azerbaycan’a girmek için bir bahane aradığını ve bu sebeple sürece dikkat edilmesi gerektiğini galeyana gelinmemesi gerektiğini yazsa da başarılı olamamıştır. Bunu bahane eden Sovyetler Birliği bağımsızlık söylemleri ve Karabağ konusunu bastırmak ve özellikle AHC faaliyetlerini yok etmek için Bakü’ye girmiştir. Ancak 20 Ocak’ta gerçekleşen bu olay tarihe Bakü katliamı olarak geçecektir. 131 kişinin hayatını kaybettiği, 800’e yakın insanın yaralandığı, 400 kişinin göz altına alındığı ve 4 kişinin kaybolduğu bilinmektedir. Göz altlarına bakıldığında AHC üye ve taraftarlından oluştuğu göze çarpan bir gerçektir. Bakü katliamı, Azerbaycan Halk Cephesini daha da alevlendirmiş ve çalışmalarına yoğunluk kazandırmıştır. Aynı zamanda halk tarafından Sovyetler birliğinden ayrılma yönünde talepler hızla artmıştır. Azerbaycan Halk Cephesi ile Komünist Partisi arasında kriz yaşanmasına sebep olmuştur. Azerbaycan tarihinde Sovyetlerin sebep olduğu bir yara daha açılmıştır.

 

Bağımsızlığın İlanı ve Karabağ

SSCB’nin çöküşü özellikle kızıl ordu ve KGB tarafından istenmemekte ve Gorbaçov’un politikalarına karşı durulmaktadır. Bu iki kurum Sovyet yönetiminden en büyük dilimi alan Sovyet kurumlarıdır. Bu sebeple bir darbe girişimine hazırlanmışlardır. Hazırlanan darbe girişimi 20-21 Ağustos tarihlerinde gerçekleşmiş ancak başarılı olamamıştır. Bu süreçte Muttalibov’un darbeye destek vermesi, Halk Cephesinin ise karşı çıkması işleri daha da farklı kılmış artık Sovyet yönetimi tarafından Azerbaycan Komünist partisine olan güven sarsılmıştır. Yine Muttolibov kendi sözlerinin çarpıtıldığını iddia etse ve Sovyet yönetiminin yanında yer almaya devam etmek istese de başarılı olamamıştır. Olaylardan bir hafta sonra Azerbaycan Parlamentosunda bağımsızlığın ilan edilmesine karar verilmiştir ve 18 Ekim 1991 tarihinde Azerbaycan’ın bağımsızlığının ilanı gerçekleşmiştir. Nihayetinde Sovyet rejimi Azerbaycan’da son bulsa ve Azerbaycan bağımsızlığa kavuşsa da Muttalibov hala Sovyet yanlısı komünist bir yönetim sergilemeye devam etmek istemiştir. 1918 yılında temelleri atılan istiklal nihayetinde gerçekleşmiş ancak süreç bağımsız Azerbaycan Devletine birçok problem bırakmıştır ki; bunlardan en önemlisi yüzlerce yıllık Türk toprağı olan Karabağ’ın, Azerbaycan sınırlarına katılamamış olması ve 2020 yılına kadar bu toprakların Ermeni işgalinde kalması olmuştur.

 

I. Karabağ Savaşı

Yukarıda bahsettiğimiz üzere Azerbaycan bağımsızlığına giden süreçte en önemli mesele Karabağ bölgesinin Azerbaycan sınırlarında kalıp kalmaması olmuştur. Bu savaşın nedeni, Karabağ bölgesinde yaşayan Ermenilerin yıllar içinde Azerbaycan nüfusunu eritme girişiminde bulunarak bölgenin kendi devletlerinin sınırlarında olması çabasıydı. Bu çatışma sırasında, binlerce insan hayatını kaybetti ve yüz binlerce insan evini terk etmek zorunda kaldı. Savaşın sona ermesiyle birlikte, Karabağ bölgesi uzun yıllar Ermenistan tarafından işgal altında kalmıştır ancak uluslararası toplum tarafından Azerbaycan’ın toprak bütünlüğü içinde yer alması gereken bir yer olarak kabul edilmiştir.

II. Karabağ Savaşı ve Azerbaycan’ın Zaferi!

Bağımsızlıktan bugüne kadar Azerbaycan ve Ermenistan dünyada çözümsüz çatışma bölgesi olarak görü Karabağ’da küçük ve büyük çaplı çatışmalar yaşamıştır. Karabağ’ın Azerbaycan toprak bütünlüğü sebebiyle ve yüzyıllardır Türklerin yoğunlukta yaşadığı bir bölge olması sebebiyle Azerbaycan toraklarında kalması gerekmekteydi. Ancak maalesef bahsettiğimiz üzere Azerbaycan bağımsızlık sürecinde Karabağ çatışmaları son bulmamış ve Ermeni işgalindeki bölgede Ermeniler tarafından çok sayıda katliamlar gerçekleşmiştir. 30 yıl boyunca devam eden süreçte Karabağ konusunda ümidini kesmiş olan pek çok kişiye rağmen İlham Aliyev yönetimindeki Azerbaycan Cumhuriyeti önemli bir adım atmış ve Ermenistan 30 yıldır devam ettiği ihlal atışlarına karşılık vermiştir. Savaş 27 Eylül 2020’de sabah saatlerinde Ermenistan’ın Azerbaycan mevzilerine ve sivil yerleşim yerlerine saldırmasıyla başlamıştır. Azerbaycan’ın karşılığı ise ne Ermenistan’ın ne Rusya’nın hatta ne de Batı’nın beklediği bir şeydir. Olayların kısa bir süre içerisinde kesileceği düşünülürken kesilmemiş ve Azerbaycan ordusu uzun süreli bir saldırı ile işgal altındaki topraklarını gün gün ilerleyerek geri kazanmıştır. Azerbaycan’ın askeri ve ekonomik anlamdan Ermenistan’da çok daha iyi olduğu bilinen bir gerçektir. Ancak her zaman Rusya’nın desteği ile hareket eden Ermenistan bu sefer bu desteği alamamış ve Azerbaycan ordusuna karşı direnememiştir. 10 Kasım’a kadar devam eden Savaş’ta Ermenistan kuvvetleri bulundukları yerleri terk etmiş büyük bir yenilgi ile savaşı sonlandırmak zorunda kalmıştır. Savaş; 10 Kasım’da Azerbaycan Devlet Başkanı İlham Aliyev, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan’ın Üçlü Bildiri imzalanmasıyla son bulmuştur. Azerbaycan, Karabağ Zaferi’ni tarihe altın harflerle yazmıştır. Minsk grubunun yıllarca gözlemci heyet göndererek ve arabuluculuk yaparak çözmeye çalıştığı Karabağ krizi Azerbaycan ordusunun üstün becerileri ile çözülmüş ve dünyadaki bir çatışma bölgesi problemi ortadan kalkmıştır. Zafer, Azerbaycan ve Türkiye’ye psikolojik açıdan büyük bir özgüven kazandırmıştır.

 

Karabağ’ın Ermeniler Tarafından Harap Edilmesi

2020 yılından bugüne kadar geçen süreçte Karabağ’daki tarihi ve kültürel binalara Ermenilerin nasıl zarar verdiği görülmüştür. Bu sırada harap edilen yerleri Azerbaycanlı sanatçı Nigâr Helmi Abbasbayli resmetmiş ve dünya kamuoyuna duyurmak için çabalamıştır. Özellikle; Şuşa Kalesi, Yukarı Gövher Ağa Cami, Aşağı Gövher Ağa Cami, Saatli Camii, Hanlık Sarayı gibi önemli kültüre miras alanların tahrip edildiği bilinmektedir. Şuşa’nın geri alınmasıyla; Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev “Şuşa, 28,5 yıl boyunca işgal altındaydı. Şuşa’nın Azerbaycan tarihinde özel bir yeri vardır. Bu (Şuşa) bizim kadim şehrimizdir. Asırlar boyunca Azerbaycanlılar Şuşa’da yaşamış, imar etmiş ve yaratmıştır. Şuşa sadece Azerbaycan’ın değil, tüm Kafkasya’nın incisidir” demiştir. Ancak Zafer sonrası görülmüştür ki pek çok tarihi bina bilerek ve isteyerek yok edilmeye çalışılmıştır. Zaferden bu yana geçen süreçte Azerbaycan, Türk şirketleri ile Karabağ’ı baştan tekrar yapılandırmıştır. Azerbaycan toprak bütünlüğü için çok önemli olan bu gelişme aynı zamanda koridorlar sayesinde Türk dünyası bağlantısının kurulması açısından da çok önemlidir.

 

Hilal GÜL KARAGÖZ
Türksam Danışmanı, Akademisyen