TÜRKİYE & AZERBAYCAN Dergilerimiz Röportajlar Makaleler Diaspora Sosyal Medya İnfografik Makale Çağrısı Hakkımızda İletişim
Bir Soykırımın Anatomisi: Adım Adım Hocalı… | Türkiye Azerbaycan Dergisi

Bir Soykırımın Anatomisi: Adım Adım Hocalı…

Prof. Dr. Aygün Attar, Türkiye Azerbaycan Dergisi için kaleme aldığı makalesinde Hocalı'da yaşananları anlattı...

Prof. Dr. Aygün Attar

 

Elinde mendili, kan ağlayan gözleri, çaresiz yakarışları ile soyunu kıranların cezalandırılmasını talep eden analar…  Oğlunun başı gözlerinin önünde kesilen analar… 27 yıldır ağıt yakan analar… Boş mezarlar kazdıran, esir yolu bekleyen analar için var mısınız “Hocalı'ya Adalet” demeye? Hocalı Soykırımı’nın  hikayesi ta 19. asrın sonları 20. asrın başlarına kadar uzar.

 

1878 Berlin görüşmelerinde Rusya'nın ısrarlarına rağmen, Ermenilerin kendileri için Türkiye'den beklentileri ciddiye alınmayınca gerek Kafkasya’daki, gerekse de Doğu Anadolu’daki komitelerin askeri güçleri büyük ölçüde Osmanlı karşıtı isyanlar çıkarmak ve Türklere karşı şiddete baş vurmak için Anadolu'ya kaymıştı. Bu durum 1903 yılına kadar devam etti. Komitelerin örgüt, teşkilat, para ve silah bakımından yönlendirilmesi, Ermeni partileri ve bu partilere gizliden kaynak aktaran Ermeni burjuvazisi, tüccarları ve Rus yöneticileri tarafından yapılmaktaydı. Bunlardan en önemlisi Anadolu’nun altı doğu vilayetinde Ermeni devleti kurmayı planlayan ve Tiflis 'te kurulan Ermeni Devrimci Federasyonu (Taşnaksütyun) bu niyetine ulaşmak için çok yönlü bir kimliğe sarılmıştı. Aşırı milliyetçi bir söylemi olmasına rağmen kendilerine oranla daha sol olduklarını açıklayan Hınçak Partisi ile genel anlamda bütün Ermeni parti ve örgütleriyle nihai hedeflerine ulaşmak amacı ile bağlantılıydılar. Onları birleştiren “Büyük Ermenistan” ideolojisi her Ermeninin saplantı haline getirdiği bir içgüdüydü. Rusya’ya güvenerek Osmanlı'yı sırtından hançerleyen terörist faaliyetleri destekleyen Ermeni kilisesine en büyük darbe Çar Nikola'dan geldi. Çarlık Rusyası 1903’te çıkardığı bir kararla Grigoryan Kilisesi’ne ait vakıf topraklarına el koydu. Ermeni askeri ve siyasi örgütlerinin önemli bir kısmının Anadolu’dan Kafkasya'ya kayma nedeni olan bu karar ile Çar yönetimi bir taşla iki kuş vurmayı amaçlamış ve başarılı da olmuştur.

 

Şöyle ki, Rusya bu dönemlerde içinde bulunduğu etnik kimliklerin milli uyanışı neticesinde oluşmuş olan krizden kurtulmak için kendisini uğraştıracak güçleri bölmeyi hedeflemiştir. Bu dönemde Kafkasya'da meydana gelen ve dönemin tarih kitaplarında Müslüman-Ermeni çatışması olarak adlandırılan olay ve Batı Rusya ile Polonya 'da ortaya çıkan etnik sorunlar çarizmin “başarılı” iç siyasetinin ürünü idi. Rusya Müslümanları arasında artmakta olan aydınlanmacı eylemleri de çarlık kilise sorunundan dolayı gerçekte kendisine karşı yönelmesi gereken Ermeni komitecilerin kinini Azerbaycan Türklerine kanalize etmesini bilmiştir. Zira, Osmanlı' ya karşı nefret ve ihanet duyguları besleyen Ermeniler tarih boyunca Azerbaycanlılara  Türk kimliği nedeni ile kin gütmüştürler. Geçen asrın evvellerinde Ermeni örgütlerinin Kafkasya, İran ve Rusya'daki bütün grupları tek bir vücut halinde Anadolu'da faaliyetteydiler.

Aynı teşkilat yapısını 1903 yılı sonrasında Bakü' de geliştirdikleri gözlemlenmektedir. Olaylara bizzat tanıklık eden 20. yüzyılın ünlü fikir adamı Mir Mevsim Nevvab'ın o günlere ışık tutan (uzun süre yasaklı olan) eserinde anlattıklarına göre Kafkasya'da kalabalık şehir ve kazalarda Ermeni silahlı çeteleri bulunmaktaydı. Nevvab'ın anlattıkları,1880 yılı öncesi ve sırasında Osmanlı topraklarında gerçekleşen Ermeni olayları öncesinde cereyan eden hadiseler hakkında Osmanlı kayıtlarında yer alan bilgileri teyit ediyor. Bu durum, Ermenilerin Türklere karşı soykırım planını hayata geçirmek için önceden ne denli hazırlıklı olduklarını kanıtlamaktadır.

 

Kafkasya'da Türk Kıyımı

 

19. yüzyılın sonu ve 20. yüzyıl Kafkasya'da, özellikle de Azerbaycan, Batı Azerbaycan (eski Revan - şimdiki Ermenistan) ve Doğu Anadolu 'da Türklerin büyük ve gizli bir soykırıma uğratıldığı dönemdir. Maalesef, Batı tarihçilerinde bu soykırım üzerinde hiç duyulmadığı gibi bu kanlı tarihin yeterince araştırılmaması milli tarihçiliğimizin de büyük bir eksikliğidir. Ermeniler 1880-1920 yılları arasında Anadolu'da 1905-1906, 1918-1920 yılları arasında Batı Azerbaycan’da ve Azerbaycan ‘da sayısı yüz binleri bulan Türkü acımadan katletmiştir. Revan Hanlığı (daha sonralar Erivan Gubernatörlüğü adlanacaktı), Erivan, Eçmidzin, Yeni Bayazit, Aleksandrapol, Zengezur, Kazak-Dilican ve Lori-Lembek bölgelerini içine almaktaydı. Ünlü Ermeni tarihçi Kodkadyan'ın 1932 senesinde Erivan 'da basılan “Sovyet Ermenistanı’nın Nüfusu" adlı kitabın 162 sayfasındaki bilgiye ve o döneme dair tüm resmî kaynaklara istinaden bu bölgelerin tamamında bulunan 2310 yerleşim alanından 2000' i Türklere mensuptu. 1986 senesinde Erivan 'da basılan “Ermenistan ve Çevre İllerin Toponimi Sözlüğü”nün I-IV. cildinde de şimdiki Ermenistan bölgesinin yüz yıl önce yüzde 70’inin Türklerin meskun olduğu bölgeler olduğu yazar. Peki, nerde bu Türkler? Nereye gittiler? Neden kadim Türk yurdu olan ve Aşık Ali’nin sazını, Aşık Alesker' in sözünü, Dedem Korkut’un “yurdu terk etmeyesiniz” öğüdünü kulaklarında yüz yıllar boyunca küpe olarak taşırken oralardan ayrıldılar? Türkiye' de her taşın altında, Azerbaycan’da her ağaç dalında akaliyet izi süren, istatistik çıkararak nerde bu millet diyerek hesap soran yabancı ve yerli çakma aydınlar neden merak etmezler son yüzyılda soykırıma uğrayan çileli Türk’ün tarihini?

 

Merak edenlere bilgi olarak söylemeliyim ki maalesef Sovyet döneminde bu olaylarla ilgili bilgilerin büyük bir kısmı Ermeniler tarafından yok edilmiştir. 1905-1907 yıllarında Türklere karşı Ermenilerin uyguladığı soykırımla ilgili en önemli kaynaklar bizzat olaylara tanık olan Mir Mevsim Nevvab ve Mehmet Sait Ordubadi’nin eserleridir. Nevvab'ın “1905-1906’ncı yıllarda “Ermeni- Müselman Davası, Deportasiya” kitabının 45-46 sayfalarında yer alan "İrevan Ermenileri, Anadolu kökenli olduklarından geldikleri yerlerde Türklere karşı bir kin besleme içgüdüsünün etkisindeydiler" ifadesi Türkiye'deki Ermeni nüfus katledildi yok edildi diyenlere cevap mahiyetindedir. İfadeden de anlaşılacağı üzere Anadolu' dan göç eden Ermenilerin önemli bölümü Rusya'nın arzusu doğrultusunda kadim Türk yurdu Revan şehrine ve bir kısmı da Azerbaycan’a, Karabağ’a, yerleştirilmiştir. Bu topraklarda yaşayan Türkler ise Çarlık Rusya'sını arkasına alan silahlı Ermeni çetelerinin kurbanı olmuşlar. Ordubadi "Kanlı Yıllar" adını verdiği 245 mektup ve dönemin basınından derlediği belgeler ve bilgiler esasında yazmış olduğu kitabında yüz yıl önce vuku bulan ve aylarca devam eden Türk soykırımını ayrıntılı şekilde tasvir etmiştir. Kesilen başlar, tecavüze uğrayan kızlar, kadınlar, işkence ile delikanlıların kafatasının soyulması, gözlerinin oyulması, canlı insanların karınlarının delinerek köpeklerin önüne atılması, Müslüman insanların bağırsaklarını parçalayan köpekleri kahkaha ile seyreden gözü dönmüş terörist Ermeni çeteleri…

 

Sene 1905-1906…

Soykırıma maruz kalan Türk, bu vahşeti yapan Ermeni..

Tıpkı Anadolu 'da geçen yüzyılın başlarında Andranik adlı şerefsizin hamile Müslüman Türk kadınlarının sırtına kaynayan semaver bağlayarak bebeğinin cinsiyetine dair kendisi gibi hayvan sürüsünden müteşekkil olan çetecileri ile bahse girmesinden haz alarak kendisinden geçmesi gibi yapılan çokça mezalimden biri… Tam yüz yıl önce Bakü' de Ermenilerin Türklere yaptığı korkunç soykırımın tanıklardan biri olan Rus Albay Kulge yazmış olduğu raporda şöyle dile getiriyordu: "Ermeniler kimseye acımadan, çoluk çocuk demeden ellerine geçen Müslümanları katletmişlerdi. Kadınlar çıplak durumda duvarlara çivilenmişlerdi. Sadece bir yerde 57 kadının parçalanmış cesedi bulundu. Bir başka yerde ise oda dolusu çıkarılmış gözler, kesilmiş kulaklar, burunlar vardı. Bakü ' nün sokakları çıplak kadın cesetleri, kesilmiş başlarla adeta dolup taşıyordu. Hizade Hacı Emir'in 80 yaşındaki anasını, onunla birlikte evde bulunan 60-70 yaşlarındaki kadınları hunharca katletmiş, evin gencecik gelinini diri diri duvara örmüşlerdi. Çocuk cesetleri köpeklerin önüne atılmıştı." Gözü dönmüş Ermeniler şehrin tarihi eserlerini yağmalayarak camileri, vakıfları " Açık Söz", "Kaspi" gazetelerinin matbaalarını yaktılar..

 

Sene 1918… 

Bu soykırıma dair tüm tutanak ve belgeler Azerbaycan Devlet Arşivi Resmî Kayıtları, f. 970’de mevcut. Kafkas İslam Ordusunun Azerbaycan Milli Hükümetinin daveti üzerine Bakü’ye gelişi ve Rusların Ermenileri her zaman olduğu gibi kullanarak paçavra gibi ortada bırakması sonucunda Azerbaycan' da akan kan durdu. Mehmetçiğin kardeş yardımı, Nuri Paşa, Halil Paşa, Mürsel Paşa Can Azerbaycan’da  Sovyet dönemine rağmen nesilden nesile aktarılan kahramanlık hikayesi oldu ve Türkiye Azerbaycan arasında gönül köprüsünün hiç bir gücün zarar veremeyeceği sağlam temeline dönüştü..

 

Sene 1922..

Sovyetler'in kapalı yönetim sistemini ve istibdadını fırsat bilen Taşnak döküntüleri Türkiye' ye duydukları kin ve nefretin intikamını Azerbaycan’dan aldılar Rusların da yardımı ile… Azerbaycan Sovyet yönetimine girdiğinde yüz ölçümü 114 bin km2 idi, ikinci kez bağımsızlığına kavuştuğu 1991’de bu rakam 81.6 bin km2’ye düşmüş, Sovyet rejimi Azerbaycan topraklarını Ermenistan’a peşkeş çekmişti. Asya ile Avrupa arasında stratejik konuma haiz Zengezur Azerbaycan’ın Sovyet işgaline maruz kaldığı yıllarda alınarak Ermenilere verilmiş, böylece Türkiye ile Azerbaycan arasına zoraki bir koridor sokularak kara yolu ile ulaşım engellenmiştir. Bilinçli şekilde ezeli Azerbaycan toprağı olan Karabağ tampon halde Ermenilerin yerleşimine dönüştürülmüştür. Sovyetler’in sözde “sosyal adaleti” sonucunda Batı Azerbaycan’da yaşayan Türkler mecburi şekilde topraklarından çıkarılmış, kadim Türk yurdu Revan’da önce azınlık sonra ise zulüme mahkum vatandaş statüsünde olan Azerbaycanlılar 1987 -1989 resmen uygulanmakta olan soykırım neticesinde bir zamanlar Ağrı Dağı’ndan aşarak “kaçakaç”la Türkiye' ye geldikleri gibi Azerbaycan’a yüz tutmuşlardı. Canını kurtaranı da olmuş 250 bin kişiden bir çoğu da yolda öldürülmüştü. Kimilerinin  ise diri diri kocaman boruların içine Ermenilerce  doldurulmuş her iki tarafı kapatılarak işkence ile öldürüldüğü sene tarih 1989 yılını gösteriyordu.

 

Ve Hocalı…

Masum bebeklerin acımasızca öldürüldüğü, silahın süngüsünü görmemek için küçücük elleri ile gözlerini kapatan bebeğin sadece vücudunun değil gözlerini kapayan minnacık parmaklarının dahi  delik deşik edildiği, 7-8  yaşındaki küçük kızlara topluca tecavüzlerin yapıldığı,12 yaşında bir çocuğun çivilenerek işkenceye ne kadar dayana bileceğine dair bahse girilerek saat tutulduğu, karınların deşildiği, gözlerin oyulduğu, kız kardeşe tecavüze mecbur edilen delikanlının imtina ederek kendini boğarak öldürdüğü, cesetlerin dahi akıl almaz biçimde param parça edildiği Türk soykırımının yapıldığı sene 1992… 26 Şubat… Yani 27 yıl önce dünyayı utandıran bu Soykırımı Ermeniler Azerbaycan’da masum ve silahsız bir kasabada yaptılar. Tam yüz yıl önce Bakü’de, Van’da, Revan’da, Gence’de, Iğdır’da, Erzurum’da, Guba’da, Şamahı’da, Urmiye’de, Selmas’ta ve daha nice yerlerde yaşayan masum Türk insanına yaptıkları gibi… Yüz yıl önce kullandıkları ilkel ve insanlıktan nasibini almamış olan dedeleri Kulağı Kesik Andranik' in, Hamsamp’ın yöntemleri ile soykırım yaptılar. İçlerinde biriktirdikleri kin, nefret ve kanlarına özgü şerefsizlikle yaptılar Hocalı Soykırımı’nı… Anadolu' da Türk mezalimi yapan lanetlik dedelerinin Batı’da ağızlarından salyalar akıtarak yüz yıl önce Türklere yaptıkları işkencelere dair hatıra kitapları bastırdıkları gibi Hocalı Soykırımı’nı da marifet gibi anlattılar mülakatlarda… Ama ne hikmetse Batı adeta bir itiraf mahiyetinde belge niteliği taşıyan Ermeni çetecilerin bizzat kendileri tarafından yazılan o basılmış kitaplara, Ermenilerin Türklere karşı gerçekleştirdiği cinayetlerin kahramanlık gibi anlatıldığı gazete mülakatlarına değil, uydurulmuş hatıralardan yola çıkılan hikayelere inanmayı tercih etmekte.

 

Kim Kardaşyan malum CD’sinde marifetini ayrıntılı şekilde sergilemekten keyf alarak mesleğini tüm dünyaya servis ettiği gibi soydaşları olan Ermeni teröristleri de Hocalı’da masum insanlara yaptıkları akıl almaz işkencelere dair kitap basarak servis ettiler. Şerefsizliğin, namussuzluğun reklamını yapmak genetik özelliklerinden kaynaklanmaktadır anlaşılan…

 

Ermenistan’da cumhurbşkanı ve başbakanlık görevinde bulunmuş Serj Sarkisyan teröristtir. Hocalı Soykırımı’nda kendisinden önceki mevkidaşı gibi aktif görev almış bir katildir ve Kardaşyan tıynetledir, reklam meraklısıdır, yurtdışındaki bir gazete mülakatında övünerek anlattı Karabağ’daki cinayetlerini, sırıtarak da “yapacağımıza ihtimal vermiyorlardı ama biz yaptık bunları” diyerek alay etti bizlerle… Evet, doğru! İnsan olanın böylesine bir şerefsizliği yapacağıma ihtimal verememiştik ama yanılmışız, unutmuşuz insan olmadığınızı, unutmuşuz son yüz yılda yaptıklarınızı… Zori Balayan, Silva Kapitukyan, Serj Sarkisyan... Kirli, iğrenç, alçak amelleriniz için savaş suçlusu olarak tarih karşısında yargılanacaksınız! Ölmüş olanlarınız ölümünden sonra da hayatta olanınız ise son nefesinize kadar daima lanetle yad edileceksiniz. Kim Kardaşyan’ın çıkarmaları bile sizi kurtaramaz.

 

Soykırımın 1948’de Birleşmiş Milletler Soykırım Suçunun Engellenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi’nde hukuksal bir tanımı bulunmaktadır. Sözleşmenin 2. maddesi soykırımı şöyle tanımlıyor; “Ulusal, etnik, ırksal veya dinsel bir grubu, kısmen veya tamamen ortadan kaldırmak amacıyla işlenen aşağıdaki fiillerden herhangi biri, soykırım suçunu oluşturur.

a) Gruba mensup olanların öldürülmesi;

b) Grubun mensuplarına ciddi surette bedensel veya zihinsel zarar verilmesi;

c) Grubun bütünüyle veya kısmen, fiziksel varlığını ortadan kaldıracağı hesaplanarak yaşam şartlarını kasten değiştirmek;

d) Grup içinde doğumları engellemek amacıyla tedbirler almak;

e) Gruba mensup çocukları zorla bir başka gruba nakletmek.”

 

Birleşmiş Milletler Soykırım Suçunun Engellenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi’nde  Madde 3 ise aşağıdaki eylemler cezalandırılır:

a) Soykırımda bulunmak;

b) Soykırımda bulunulması için işbirliği yapmak;

c) Soykırımda bulunulmasını doğrudan ve aleni surette kışkırtmak;

d) Soykırımda bulunmaya teşebbüs etmek;

e) Soykırıma iştirak etmek

 

Tam 27 sene önce 1992 senesinin Şubat ayının, 25’inden 26’sına geçen gece yukarıda belirtilen tüm eylemler Ermeniler tarafından Hocalı’da masum, silahsız çaresiz Azerbaycan Türklerine yapıldı. Resmî verilere göre, Hocalı Soykırımı’nda savunmasız durumdaki 106’sı kadın, 70’i yaşlı, 63’ü çocuk olmak üzere 613 Azerbaycan vatandaşı hayatını kaybetti. Katliamdan 487 kişi ağır yaralı olarak kurtuldu, Ermeni güçleri, bin 275 kişiyi esir aldı, bunların 150’sinden bugüne kadar haber alınamadı. Tüm bunlardan hareketle Ermenistan’ın Hocalı’da gerçekleştirdiği insanlık dışı uygulamayı 1949 Cenevre Sözleşmeleri’nin, Birleşmiş Milletler’in Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi, Sivil ve Siyasi Haklar Sözleşmesi, İşkenceye ve Diğer Zalimane, İnsanlık dışı veya Onur Kırıcı Muamele veya Cezaya Karşı Sözleşmesi, Çocuk Hakları Sözleşmesi gibi çok sayıda sözleşmenin ihlali olarak görüyor ve uluslararası kamuoyundan Hocalı Soykırımı suçlularının cezalandırılmasını talep ediyoruz! Hocalı bir soykırımdır. Hocalı’ya adalet için onu yapanlar savaş suçlusu olarak yargılanacaktır, buna inanıyorum. Hergah bu yapılmaz ise, Ermeniler tarafından daha önce yapılmış olanlar gibi cezasız kalır ya da unutturulursa daha çok Hocalılar yaşarız, unutmayınız.

 

Hocalı’ya adalet sadece intikam için ihtiyaç duyduğumuz bir çağrı değil, insanlık için tekrarlanmasını arzu etmediğimiz önleyici eylemdir. Hocalı, beyaz karların üstüne masum yavrulardan akan kanların “Adalet” kelimesini toprağın ta bağrına hiç silinmeyecek derinlikte çizdiği resimdir. Çocukluğumda saklambaç oynardık. Ben gözlerimi sıkıca ellerimle kapatırdım, böylece etrafı karanlık yaptığım için saklandığımı, arkadaşlarımın beni bulamayacaklarını düşünürdüm. Hocalı' da o gece o 2-3 yaşındaki o küçücük çocuk da kendisini hedef alan o silahı görünce aynısını yapmıştı, elleri ile gözlerini sıkıca kapatmıştı. Saklanmak için. Oyun için değil, yaşayabilmek için. Ellerini çekince, gözlerini açınca annesini karşısında görmek umudu ile kapamıştı gözlerini… Sıkıca minik ellerle 27 yıl önce şubatın 26’sında kapanmış o gözler hiç açılmadı, kanı bozuk, iki ayaklı hayvanlar yüzünden… Saklambaç oynayan çocuklarımızın gözlerini umutla açabilmesi, açınca karşısında sevgi dolu yaşam bulabilmesi için Hocalı' ya adalet!